Prevalence of herpes simplex, Epstein Barr and human papilloma viruses in oral lichen planus

Objectives: The aim of the present study was to assess the prevalence of Herpes Simplex virus, Epstein Barr virus and Human Papilloma virus -16 in oral lichen planus cases and to evaluate whether any clinical variant, histopathological or demographic feature correlates with these viruses. Study Design: The study was conducted on 65 cases. Viruses were detected immunohistochemically. We evaluated the histopathological and demographic features and statistically analysed correlation of these features with Herpes Simplex virus, Epstein Barr virus and Human Papilloma virus-16 positivity. Results: Herpes Simplex virus was positive in six (9%) cases and this was not statistically significant. The number of Epstein Barr virus positive cases was 23 (35%) and it was statistically significant. Human Papilloma virus positivity in 14 cases (21%) was statistically significant. Except basal cell degeneration in Herpes Simplex virus positive cases, we did not observe any significant correlation between virus positivity and demographic or histopathological features. However an increased risk of Epstein Barr virus and Human Papilloma virus infection was noted in oral lichen planus cases. Conclusions: Taking into account the oncogenic potential of both viruses, oral lichen planus cases should be detected for the presence of these viruse

Statistical methods and machine learning techniques for analyzing high-dimensional data in cancer biology: modeling t-cell receptor repertoire and methylation signatures in acute myeloid leukemia

This thesis is composed of two studies that utilizes different statistical methods to answer cancer research questions. The first study uses supervised and unsupervised statistical modeling on methylation array data from the BeatAML cohort to infer methylation signatures of AML. The second study presents a non-commercial and inexpensive protocol for measuring and monitoring adaptive dynamics in TCR clonotype repertoire using genomic DNA-based bulk sequencing

Comparison of right to information act between Turkey and European Union

Bu tezin amacı bilgi edinme hakkının ortaya çıkışından itibaren Avrupa toplumlarında ki etkisi ve uygulanışı ile Türkiye örneklerini karşılaştırıp incelemektir. Bu bağlamda insan hakları içerisinde ki yeri ve demokrasi ile olan organik bağı vurgulanmıştır. Anayasal süreçleri hem Avrupa hem de Türkiye olarak ayrı ayrı incelenmiştir. Çalışmanın birinci bölümünde bilgi edinme hakkının kavramsal olarak anlamı üzerinde durulmuş, demokrasi ve insan hakları ile olan ilişkisi anlatılmıştır. Dilekçe hakkının içeriği ve uygulaması üzerinde durulmuştur. Bilgi edinme hakkının Avrupa'da ki tarihsel gelişimi incelenmiştir. Bu hakkın gelişimi ile birlikte paralel gelişen demokrasi kavramına vurgu yapılmıştır. İkinci bölümde ise bilgi edinme hakkının Türkiye'de ki tarihsel gelişimi incelenmiştir. Burada kavramsal gelişme ile birlikte anayasal açıdan içselleştirme kısmı da irdelenmiştir. 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanunu'nun uygulamasının usulen ve şeklen nasıl yapıldığı anlatılmış ve yıllara göre değişen istatistiksel bilgiler verilmiştir. Türkiye Ombudsmanı, yani Kamu Denetçiliği Kurumu'nun verileri ele alınmış ve bilgiler verilmiştir. Üçüncü bölümde ise Avrupa Birliği uygulamaları ombudsman ve ülkeler bazında ele alınmıştır. Bu anlamda ilk girişimleri yapan ülke olan İsveç, köklü bir demokrasi ülkesi olan Fransa ve İspanya ele alınmıştır. Buradaki başvurular da yine usul ve şekil yönünden incelenmiştir. Aynı zamanda AB Ombudsman raporlarından çeşitli veriler derlenmiştir. En nihayetinde Türkiye ve AB ile "bilgi edinme hakkı uygulamaları"nın karşılaştırılması yapılmıştır.The objective of this thesis is to compare and investigate the execution between Turkey and European Communities , after the entry into force on the Right of Information Acquirement Law. In this context, the position itself within Human rights & organic vineyard within democracy are emphasized. Constitutional progression have been examined individually both as Europe and Turkey. in the first chapter of the study, conceptual meaning about Right of Information Acquirement Law is emphasized, the relation within the democracy and human rights are explained. The contents of right to petition and execution is underlined. The historical development of Right of information Acquirement Law in Europe is emphasized. Conception of democracy which goes in parallel within the progression of this right, is emphasized. On the second chapter, historical development of the right of Information Acquirement Law in Turkey is examined Hereby, within conceptual progression, the internalization in terms of constitution is explicated. The way of execution of Law No: 4982, On Right Of Information Acquirement, modally and according to hoyle, is explained. The statistical informations that are amended by years, have been given. Turkey ombudsman, in other words, ombudsman institution's (public official who investigates citizens' complaints against the government) datas have been focused on and some informations have been given. İn this sense, Sweden, being the first country making the first attempt, Spain and France, being a deep-rooted democracy, are examined. The applications here, are examined by modally and according to hoyle. Eventually, Comparison between Turkey and EU are done in terms of Right of Information Acquirement Law

Sağlık Öğrencilerinde Teknoloji Bağımlılığı, Benlik Saygısı ve Savunma Mekanizmaları Arasındaki İlişki

Amaç: Bu çalışma hemşirelik öğrencilerinde teknoloji bağımlılığı, savunma mekanizmaları ve benlik saygısı arasındaki ilişkiyi belirlenmek amacı ile yapılmıştır. Yöntem: Mart-Nisan 2021 tarihlerinde Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu Hemşirelik Bölümü’nde yapılan tanımlayıcı tipteki araştırmada evrendeki tüm (328) öğrencilere ulaşılmaya çalışılarak 296 öğrenci ile yapılmıştır. Verilerin toplanmasında Sosyodemografik Bilgi Formu, Savunma Biçimleri Testi, Teknoloji Bağımlılığı Ölçeği ve Benlik Saygısı Ölçeği kullanılmıştır. Verilerin analizinde, tanımlayıcı istatistikler, bağımsız gruplar t testi, tek yönlü varyans, pearson korelasyon analizi kullanılmış ve istatistiksel anlamlılık için p lt;0.05 sınır değeri kabul edilmiştir. Bulgular: Bu çalışmayan katılan öğrencilerde teknoloji bağımlılığının alt boyutu olan sosyal ağ bağımlılığının daha yüksek olduğu, öğrencilerin telefon kullanım süreleri arttıkça daha fazla teknoloji bağımlısı olduğu ve ilkel savunmaları kullandığı, erkeklerin daha fazla teknoloji ve çevrimiçi oyun bağımlısı olduğu belirlenmiştir. Öğrencilerin teknoloji bağımlılığının düşük düzeyde olduğu, benlik saygısının ve olgun savunmaları kullanımlarının ise orta düzeyde olduğu belirlenmiştir. Sonuç: Araştırmaya katılan öğrencilerin ilkel savunmalar ile teknoloji bağımlılığı, sosyal ağ bağımlılığı arasında ve benlik saygısı ile ilkel savunmalar, teknoloji ve sosyal ağ bağımlılığı arasında pozitif yönde anlamlı ilişkiler olduğu tespit edilmiştir

Composites of reactive silica nanoparticles and poly(glycidyl methacrylate) with linear and crosslinked chains by in situ bulk polymerization

Composites of poly(glycidyl methacrylate) (PGMA) and L-lysine-coated silica nanoparticles with varying contents were prepared by in situ bulk polymerization using benzoyl peroxide (BPO) as free radical initiator. Silica nanoparticles covered by L-lysine molecules were synthesized using emulsion method. Dynamic light scattering measurements confirmed that the particles are highly monodisperse with the diameter of 10 nm and free of aggregates in the monomer (glycidyl methacrylate, GMA). Upon polymerization of the homogeneous particle/monomer dispersion, aggregates of individual silica nanoparticles are observed by tapping mode atomic force microscope (AFM). Amine and/or carboxylic acid sites on particle surface covalently react with the oxirane groups of the polymer backbone. The aggregation was substantially suppressed by using a difunctional comonomer divinyl benzene (DVB) in polymerization. A three-dimensional polymer network, P(GMA-DVB), forms throughout the system. This structure leads to significant progress in particle dispersion, therefore in physical properties of the resulting composite. We demonstrated that the composites prepared by crosslinked chains are thermally more stable and mechanically stiffer than those prepared by linear ones.TÜBİTAK TBAG-109T905; TÜBİTAK TBAG-108T446; State Planning Organization (DPT-2003K120690-6

Munzur Çayı (Tunceli-Türkiye)’nın Algal Florasının ve Su Kalitesi Değişimi

Şubat 2015-Ocak 2016 tarihleri arasında aylık olarak Munzur Çayı’nda belirlenen iki istasyonda gerçekleştirilen çalışmada fitoplankton dağılımı ile fiziko-kimyasal parametreler belirlenmeye çalışılmıştır. Yerüstü Su Kalitesi Yönetmeliği’ne göre suyun kalitesi, sıcaklık, pH, oksijen, amonyum nitrat I. Sınıf özelliği; nitrit ise II. Sınıf özelliği niteliğinde değerlendirilmiştir. Ayrıca II. İstasyon evsel atık sebebiyle organik kirlenme tehdidi altında olduğu belirlenmiş ve bu duruma markerleri olarak bölgedeki fitoplankton dağılımı incelenmiştir. Elde edilen sonuçlar göstermiştir ki: Munzur Çayı’nda Chlorophyta (6), Bacillariophyta (54), Cyanobacteria (15), Rhodophyta (1), Ochrophyta (1), Euglenophyta (2), Charophyta (3), Miozoa (2) sınıflarına ait toplam 84 takson tespit edilmiştir. Fitoplanktonda organizma sayısı bakımından iki istasyon içinde Bacillariophyta divizyosunun dominant, Cyanobacteria ise subdominant olduğu gözlenmiştir. Fitoplanktonda Bacillariophyta’dan Ulnaria ulna, Nitzschia palea, Bacillaria paradoxa ,Encyonema sp., Navicula sp. ve Nitzschia acicularis türlerinin çoğunlukla bulunduğu; Cyanobacteria üyelerinden Lyngbya sp., Spirulina labyrinthiformis, Oscillatoria labyrinthiformis ve Oscillatoria mougeotii türlerinin ise önem açısından ikinci sırada yer aldığı raporlanmıştır. Chlorophyta, Charophyta ve Euglenophyta türleri ise önemli sayılara ulaşamamışlardır

Modal identification of a reduced-scale masonry arch bridge with experimental measurements and finite element method

This study aims to investigate modal parameters such as mode shapes, natural frequencies and damping ratios of a reduced scale one-span historical masonry arch bridge constructed in laboratory conditions by performing numerical and experimental analysis. Sarp Dere historical masonry bridge, in Ordu, Ulubey, has 15.5m in length and 4.75m in width was chosen as a prototype model. The reduced-scale bridge model and structural details were carried out in the scale of 1:12.5. Operational Modal Analysis (OMA) technique was used for experimental study. The experimental modal parameters of the bridge model were figured out by using Enhanced Frequency Domain Decomposition (EFDD). ANSYS software was used to create 3D finite element (FE) model and to expose the analytical modal parameters of the reduced-scaled bridge model. Moreover, FE model of the reduced-scale bridge model was calibrated based on the experimental results by using the Response Surface based FE model calibration technique to obtain more accurate results. The analysis results of experimental, initial and calibrated FE model were compared. It is noted that there are significant differences between the modal parameters obtained from experimental and initial FE model. Model calibration techniques are beneficial to get a more reasonable FE model

Postdigital augmented spaces: A conceptual framework

Contemporary augmented spaces are situated in-between digital-analog, material-immaterial, online-offline, and real-virtual binaries. Relatedly, postdigital as a concept suggests that digital technologies are now integrated with almost all aspects of the individual and social atmosphere. Therefore, we should engage digitality through a critical approach by focusing on its intermingled situation. For this reason, reading augmented spaces with a postdigital perspective is essential to understanding and evaluating the potential of digital technologies in the context of the current line of vision. This paper aims to provide a better understanding of contemporary debates on digital technologies in the context of design. For this purpose, the article briefly reviews the definition of augmented space, and later postdigital as a concept is discussed with its fundamental characteristics. In what follows selected projects amongst the 2023 Media Architecture Biennale finalists are studied concerning the postdigital augmented spaces. As an outcome of this research, we suggest a conceptual framework that can be effective for the theory and practice of postdigital augmented spaces

Okul Öncesi ve Çocuk Gelişimi Bölüm Öğrencilerinin Bilgi Güvenliği ve Dijital Okuryazarlık Durumlarının İncelenmesi

Teknolojik cihazların günlük hayatımızda giderek daha büyük yer teşkil etmesiyle birlikte bilgi güvenliği ve dijital bilgi okuryazarlık süreçleri hakkında bilgilerin erken çocukluk döneminden başlayarak eğitim süreçlerine dahil edilmesi önemlidir. Bu nedenle erken çocukluk döneminde bu eğitimlerin verilmesini destekleyecek okul öncesi öğretmenliği ve çocuk gelişimi mezunlarının bilgi teknolojileri alanında yetkinliklere sahip olmaları büyük önem taşımaktadır. Bu kapsamda bu çalışma ile okul öncesi öğretmenliği ve çocuk gelişimi bölüm öğrencilerinin bilgi güvenliği ve dijital bilgi okuryazarlık süreçleri hakkında bilgi durumları incelenecektir. Ayrıca sahip oldukları bilgi düzeylerinin cinsiyet, bilgisayar ve mobil cihaz kullanımı, dijital okuryazarlık ve bilgi teknolojisi eğitimi alma özelliklerine göre farklılaşma durumu incelenmiştir. Elde edilen bulgulara göre okul öncesi ve çocuk gelişimi bölüm öğrencilerinin çoğunluğunun dijital okuryazarlık ve bilgi güvenliği eğitimleri almadıkları bu nedenle bilgi güvenliğine yönelik algı düzeylerinin düşük olduğu sonucuna ulaşılmıştır