66 research outputs found
Karotis endarterektomide karsi taraf karotis arter tikanikligi bir risk faktörü müdür?
Background: In this study, we aimed to investigate whether contralateral carotis artery occlusion poses an additional risk for morbidity and mortality in carotid endarterectomy. Methods: Between September 2010 and March 2015, a total of 135 patients (103 males, 32 females; mean age 68.3 years; range 46 to 92 years) who were operated with the diagnosis of carotid stenosis in our clinic were divided into two groups depending on the presence of an occluded contralateral artery. Thirty-two patients undergoing carotid endarterectomy with contralateral carotid artery occlusion were compared to 103 patients without contralateral occlusion. Baseline demographic characteristics, risk factors, type of surgical technique, postoperative early morbidity and mortality results of both groups were compared. Results: Both groups were similar according to their demographic and perioperative characteristics. There was no statistically significant difference in postoperative neurological [carotid occlusion group (CO) 6.3%, control group 6.8%, p= 0.638] or nonneurological (group CO 15.6%, control group 12.6%, p= 0.430) complications between the two groups. The length of hospital stay did not differ between both groups statistically while length of intensive care unit stay was significantly longer in the group with occlusion (p= 0.029). There was no significant difference in the postoperative mortality between the groups (group CO 0%, control group 1%, p= 0.763). Conclusion: Although morbidity and mortality are expected to be high in patients with contralateral carotid artery occlusion due to the limited cerebral blood supply, there was no significant increase in postoperative neurological complications, particularly. Therefore, we believe that contralateral occlusion does not pose an additional risk for surgery in patients undergoing carotid endarterectomy
Karotis endarterektomide karşı taraf karotis arter tıkanıklığı bir risk faktörü müdür?
Amaç: Bu çalışmada karotis endarterektomi yapılan hastalarda karşı taraf karotis arter tıkanıklığının morbidite ve mortalite açısından ek risk oluşturup oluşturmadığı araştırıldı. Çalışma planı: Eylül 2010 - Mart 2015 tarihleri arasında kliniğimizde karotis darlığı tanısı ile ameliyat edilen toplam 135 hasta (103 erkek, 32 kadın; ort. yaş 68.3 yıl; dağılım 46-92 yıl) karşı taraf arterde tıkanıklık varlığına göre iki gruba ayrıldı. Endarterektomi uygulanan karotis arterinin karşı tarafında tıkanıklık olan 32 hasta ile karşı tarafında tıkanıklık olmayan 103 hasta ile karşılaştırıldı. Her iki grubun başlangıç demografik özellikleri, risk faktörleri, cerrahi teknik tipi, ameliyat sonrası erken dönem morbidite ve mortalite sonuçları karşılaştırıldı. Bulgular: Her iki grup demografik ve ameliyat sırası özellikler açısından benzerdi. Her iki grup arasında ameliyat sonrası hem nörolojik [karşı taraf karotis arterde oklüzyonu (CO) olan grup %6.3, kontrol grubu %6.8, p=0.638] hem nörolojik olmayan komplikasyon (CO grubu %15.6, kontrol grubu %12.6, p=0.430) açısından istatistiksel anlamlı fark saptanmadı. İki grupta da hastane kalış süresi arasında istatistiksel fark yok iken; tıkanıklık olan grupta yoğun bakım kalış süresi anlamlı uzun idi (p=0.029). Ameliyat sonrası mortalite açısından gruplar arasında (CO grubu %0, kontrol grubu %1, p=0.763) anlamlı fark saptanmadı. Sonuç: Karşı taraf karotis arter tıkanıklığı olan hastalarda serebral kan kaynağının sınırlı olması nedeniyle yüksek morbidite ve mortalite görüleceği düşünülse de özellikle ameliyat sonrası nörolojik komplikasyon açısından anlamlı bir artış görülmedi. Bu nedenle, karotis endarterektomisi uygulanacak hastalarda karşı taraf tıkanıklığının cerrahi açıdan ek bir risk oluşturmadığı kanaatindeyi
Causes of reoperation after mitral carpentier ring annuloplasty: report of five cases
Mitral kapak tamiri, mitral yetmezliğinde tercih edilen bir tedavi yöntemidir. Bu çalışmada Carpentier
ringi ile mitral anüloplasti yapılan olgularda reoperasyon nedenleri tartışılmıştır.
Carpentier ringi ile mitral anüloplasti uygulanan ve geç dönemde reoperasyon uygulanan
toplam 5 olgu çalışmaya alınmıştır. Olguların tümü kadın ve yaş ortalaması 44.611.2 (32-58) yıl olup, iki cerrahi
prosedür arasında geçen ortalama süre 3228.4 aydır (7-78 ay). Olguların tümünde romatizmal kardit öyküsü
mevcut olup, mitral rekonstrüksiyon öncesi dördünde orta-ileri derecede mitral yetmezliği, birinde ise ileri
mitral darlığı olduğu saptanmıştır. Mitral rekonstrüksiyon sırasında ilave prosedür olarak bir olguya aort valv
replasmanı, diğer dört olguya trikuspit anüloplasti uygulanmıştır. Reoperasyon endikasyonu üç olguda ileri
derecede mitral yetmezliği, diğer ikisinde 3. derece mitral yetmezliği ile birlikte mitral darlığının varlığıdır.
Olguların birinde reoperasyon ilk ameliyattaki prosedür ile ilgili iken, dördünde romatizmal
hastalığın kronik bulgularının ilerlemesine bağlı idi. Tüm olgulara mekanik bileaflet mitral kapak protezi ile
replasman uygulandı. Reoperasyonda ek olarak bir olguya aort kapak re-replasmanı, beş olgunun tümünün
trikuspid kapağına anüloplasti uygulandı, ikisinde ring kullanıldı. Postoperatif erken dönemde bir olgu
kaybedildi. Dört olgunun erken dönem takiplerinde mitral protez kapaklarının normal fonksiyonda olduğu, bir
olguda minimal, üç olguda orta derecede trikuspid yetmezliği olduğu, tüm olgularınNYHAfonksiyonel sınıf I-II
olduğu görüldü.
Bu çalışma Carpentier ringi ile mitral rekonstrüksiyonu yapılan olgularda, geç dönemde reoperasyon
nedeninin daha çok kapaktaki patolojinin progresyonu veya yetersiz cerrahi teknik ile ilgili olduğunu ve bu
olguların reoperasyon sonrası erken dönem sonuçlarının iyi olduğunu düşündürmektedir.Mitral valve reconstruction is the treatment of choice in mitral regurgitation. In this study, the causes of
reoperation following mitral reconstruction with Carpentier ring annuloplasty are discussed.
: Five patients who underwent reoperation late after mitral ring annuloplasty with
Carpentier ring were reviewed. Patients were all female, mean age was 44.6 11.2 (range 32 58 years) and the
mean interval between the two procedures was 32 28.4 (range 7-78) months. All patients had history of
rheumatic fever. Prior to mitral reconstruction, four patients had moderate to severe mitral regurgitation, one
patient had severe mitral stenosis. Associated procedures were aortic valve replacement in one patient, tricuspid
annuloplasty in four patients during mitral reconstruction. Indications for reoperation were severe mitral
regurgitation in three patients and third degree regurgitation with mitral stenosis in two.
The reasons for reoperation for the failed mitral reconstruction were procedure related in one patient and
progression of the rheumatic disease in four patients. All patients underwent mitral valve replacement with
mechanical bileaflet prosthesis. Associated procedures were aortic valve re-replacement in one patient, tricuspid
annuloplasty in all five patients, ring was used in two. One patient died in hospital. In early follow-up, all four
surviving patients were found to be in NYHA functional class I-II and have normally functioning mitral
prosthesis. One patient had minimal, three patients had moderate tricuspid regurgitation.
This study considered that the reason for reoperation for failed mitral reconstruction is mainly
related with the progression of mitral valve pathology or inadequate surgical technique and early results of
reoperation of these patients are good
Effects of blood cardioplegia with deferroxamine on myocardial nitric oxide production and myocardial performance
Amaç: Bu çalişmada rutin kullanilan kan kardiyoplejisi ile deferoksaminli kan kardiyoplejisinin sol ventrikül
fonksiyonlari üzerine etkileri, myokardiyal Nitrik Oksit (NO) düzeyleri ve hemodinamik parametreler
karşilaştirilarak değerlendirildi.
Yöntem: Aortakoroner bypass operasyonu olan 20 elektif hasta üzerinde çalişma yapildi. Hastalar kontrol ve
çalişma grubu olarak 10 ar kişilik 2 gruba ayrildi. Kontrol grubunda yaş ortalamasi (61.30+2.12), çalişma grubunda
ise (53.20±3.21) idi. Her iki grupta distal anastomoz , X- klemp, Kardiyopulmoner bypass (CPB) süreleri
benzer değerlerdeydi (p>0.05). Kardiyopleji iki gruba da antegrad yoldan verildi. Kan örnekleri koroner sinüsten
alinarak ölçümler yapildi. Hemodinamik parametreler CPB öncesi ve sonrasinda ayri ayri değerlendirildi.
Bulgular: Çalişma grubunda NO düzeyleri tüm örneklemelerde yüksek bulundu ancak yalnizca CPB sonrasinda
istatistiksel olarak anlamli idi. Myokard hasarinin bir göstergesi olan kreatin kinaz MB izoenzim (CK-MB)
değerleri çalişma grubunda daha düşük düzeyde bulundu (p< 0.05). Her iki grup arasinda hemodinamik olarak bir
farklilik gözlenmedi.
Sonuç: Bu bulgular, deferroksaminli kan kardiyoplejisi kullanilan vakalarda endotel fonksiyonlarinin daha iyi
korunduğunu ve myokard hasarinin daha az olduğunu göstermektedir. Deferroksaminli kan kardiyoplejisi açik
kalp cerrahisinde aortik kross klemp esnasindaki myokard korunmasinda iyi bir seçenektirObjective: The effects of deferroxamine addition to routine blood cardioplegia on left ventricular function,
myocardial nitric oxide (NO) production and hemodynamics were assessed.
Methods: Twenty patients who underwent coronary artery bypass grafting (CABG) electively were studied in
two groups, 10 in each. Ten patients in whom routine blood cardioplegia was used served as controls. In the other
10 patients (study group), blood cardioplegia with deferroxamine was used. Mean age was 61.30+2.12 in the
control group, and 53.20±3.21 in the study group. The number of distal anastomoses, X-clamp and cardiopulmonary
bypass (CPB) times were similar in two groups. Cardioplegia was delivered antegradely in both groups.
Blood samples were taken from the coronary sinus. Hemodynamic measurements were done before and following
CPB.
Results: In the study group, myocardial NO levels were found to be higher at all sampling times, however, the
difference was statistically significant only following CPB. Creatine kinase MB isoenzyme levels reflecting the
degree of myocardial injury were measured lower in the study group postoperatively(p<0.05). There was no
difference in hemodynamics between the two groups.
Conclusions: These findings demonstrate that the addition of deferroxamine to blood cardioplegic solution
maintains higher myocardial NO levels indicating better endothelial function and causes less myocardial injury.
Blood cardioplegia with deferroxamine is a valuable alternative method of myocardial protection during aortic
cross clamping in cardiac surgery
Management of Left Ventricular Rupture Following Mitral Valve Replacement
Amaç: Sol ventrikül yırtığı (SVY), mitral kapak değiştirilmesi (MKD) sonrası gelişen en ciddi komplikasyonlardan biridir. Bu çalışmada, dört yıllık bir süre içinde MKD sonrası SVY gelişen olgular değerlendirildi. Çalışma planı: Mayıs 2000-Mayıs 2004 tarihleri arasında, MKD uygulanan 218 hastanın dördünde (4 kadın; ort. yaş 538) SVY gelişti. Yırtılma iki hastada erken dönemde, ikisinde geç dönemde görüldü. Üç hastaya cerrahi onarım uygulandı. Bu olgularda yırtılma tip I idi. Tekrar ameliyat edilen bir olguda ise yetersiz süreden dolayı cerrahi onarım uygulanamadı. Cerrahi onarıma kardiyopulmoner bypass (KPB) desteğinde ve kalp durdurularak başlandı. Sol atriyum tekrar açıldı ve protez kapak çıkartıldı. Onarımda, ventrikül ve atriyum tarafında Teflon feltler kullanılarak, horizontal U dikişlerle yırtık kapatıldı. Onarımdan sonra, değiştirilen protez kapağın bir küçük boyu yerleştirildi. Bulgular: Onarım yapılan üç olguda da ana patoloji romatizmal mitral kapak darlığı idi ve sadece MKD uygulandı. Onarım uygulanamayan hastaya ise, açık mitral komissürotomi sonrası tekrarlayan mitral darlığı, aort yetmezliği ve sol atriyal trombüs nedeniyle MKD, aort kapak değiştirilmesi ve sol atriyal trombektomi yapıldı. Onarım uygulanan iki olgu, herhangi bir kalp yetmezliği bulgusu göstermeksizin hastaneden taburcu edildi. İki hasta kaybedildi. Sonuç: Mitral kapak değiştirilmesi sırasında mitral kapak arka yaprağının korunması, derin yerleşimli miyokardiyal dikişlerden kaçınılması, mitral kapak annulusunun çekiştirilmesinin en aza indirilmesi ve hava çıkarma sırasında, kalbin aşırı hareketinden kaçınılması, SVY’nin önlenmesi için önemli tedbirlerdir. Sol ventrikül yırtığı onarımı, KPB desteğinde ve durdurulmuş kalpte yapılmalıdır.Background: Left ventricular rupture (LVR) is one of the most severe complications following mitral valve replacement (MVR). In this study, we evaluated patients who developed LVR after MVR within a four-year period. Methods: Between May 2000 and 2004, a total of 218 patients underwent MVR. Of these, LVR developed in four patients (4 females; mean age 53±8 years) in the early (n2) and late (n2) postoperative period. Surgical repair was performed in three patients who had type I ruptures. Repair was not possible in one patient due to insufficiency of time. Surgical repair was commenced with reinstitution of cardiopulmonary bypass (CPB) and induced heart arrest. The left atrium was reopened and the prosthesis was removed. During repair, Teflon felt strips were used on the ventricular and atrial sides and the rupture was closed by interrupted horizontal mattress sutures. After the repair procedure, mitral prosthesis was replaced with one of a smaller size. Results: In three patients who underwent a repair operation, the main pathology was rheumatic mitral valve stenosis, and only MVR was performed. The remaining patient underwent MVR without repair, as well as aortic valve replacement, and left atrial thrombectomy due to recurrent mitral stenosis, mitral and aortic regurgitation, and left atrial thrombus after a previous open mitral commissurotomy. Following surgical repair, two patients were discharged without any sign of cardiac failure. The remaining two patients died. Conclusion: During mitral valve replacement, preservation of the posterior leaflet of the mitral valve, avoidance of deeply placed myocardial sutures, minimal traction of the mitral valve annulus, and avoidance of undue manipulation of the heart during de-airing are important measures to prevent LVR. Repair for LVR should be accomplished with the aid of CPB on the arrested heart
- …
