44 research outputs found
Prostat kanserinin tanısında gri skala ve renkli Doppler ultrasonografinin yeri
Amaç: Bu çalışmanın amacı prostat kanserinde transrektal gri skala ultrasonografi (US) bulguları ile tümörlerin malignite potansiyelleri arasındaki ilişkiyi incelemek ve transrektal renkli Doppler ultrasonografinin (RDUS) tanıya olan katkısını araştırmaktır. Gereç ve yöntem: Çalışmamızda TRUS eşliğinde yapılan biyopsi sonrası prostat kanseri saptanan 63 olgu değerlendirilmiştir. Hastaların tümünde gri skala US, RDUS bulguları, serum PSA düzeyleri, patoloji sonuçları karşılaştırılmış ve aralarındaki ilişki araştırılmıştır. Bulgular: Orta diferansiye tümörler daha çok hipoekojenik iken (%69), kötü diferansiye tümörlerin mikst ekojenitede oldukları gözlenmiştir (%58). İzoekojenik tümörlerin tümü iyi ya da orta derece diferansiye grupta yer almışlardır. Toplam 65 kanser odağının 11’inde (%17) Doppler bakıda kanlanma saptanmazken (derece 0), 8’inde (%12) 1. derece ve 46’sında (%71) 2. derece kanlanma izlenmiştir. Lezyonların kanlanma derecesi arttıkça PSA değerlerinin belirgin olarak arttığı belirlenmiştir. Tümörlerin Gleason skorları ile kanlanma dereceleri arasında da önemli bağlantılar tespit edilmiştir. RDUS ile kanlanma saptanmayan lezyonların tamamı iyi ya da orta derece diferansiye kanser grubundadır. Buna karşın belirgin kanlanma saptanan kanserlerin büyük çoğunluğu (%98) orta ya da kötü diferansiye grupta yer almaktadır. Sonuç: Prostat kanseri saptanmasında RDUS’nin gri skala US’ye ilave katkısı bulunmamıştır. Ancak gri skala US ile kuşkulu lezyonların manifest hale gelmesine katkıda bulunduğu gözlenmiştir. Kanserlerin kanlanma dereceleri ile Gleason skorları arasında önemli bağlantılar dikkati çekmiştir. Buna göre RDUS ile belirgin kanlanma gösteren kanserlerin, kanlanmayan ya da minimal kanlanma izlenen kanserlere göre daha yüksek maligniteye sahip oldukları gözlenmiştir
Color Doppler Sonography of Herniated Paraumbilical Collateral Vein Masquerading as an Acquired Umbilical Hernia
Primary hepatic actinomycosis: A case of inflammatory pseudotumor (Case report)
Aktinomikoz nadir görülen kronik enfeksiyöz bir hastalıktır. En sık görülen hastalık formu servikofasiyal enfeksiyondur. Karaciğer tutulumu tüm aktinomikoz enfeksiyonlarının %5’ini oluşturur (1,2). Abdominal aktinomikoz enfeksiyonu bulunan olguların ise yaklaşık %15’inde karaciğer lezyonlarının eşlik ettiği bildirilmekte ve karaciğer tutulumunun batın içindeki herhangi bir primer enfeksiyon odağına sekonder olarak meydana geldiğine inanılmaktadır (1,3,4). Ancak bazı olgularda enfeksiyonun kaynaklandığı primer odak saptanamaz ve bu olgular primer ya da izole hepatik aktinomikoz olarak sınıflandı rılır (1,4,5). Hepatik aktinomikoz sıklıkla soliter apse formasyonu şeklinde izlenir. Buna karşın diğer kronik inflamatuar olaylarda da görülebildiği gibi klinik ve radyolojik olarak nadiren malign tümörü taklit edebilir, bu gibi lezyonlar inflamatuar psödotümör olarak adlandırı- lır (6,7). Bu çalışmada radyolojik bulguları ile psödotümör görünümü oluşturan ve histopatolojik olarak hepatik aktinomikoz tanısı alan olgunun nadir görülen bir patoloji olması nedeniyle, klinik ve radyolojik bulguları nın literatür bilgileri eşliğinde sunulması amaçlanmıştır.Actinomycosis is an uncommon chronic infection in which primary liver involvement accounts for 5% of all actinomycotic infections. Abdominal actinomycosis is a severe and progressive peritoneal infection due to an anaerobic gram-positive bacterium, Actinomyces israelii. The presence of a long-standing intrauterine device (IUD) is a well-known risk factor in young women. Although hepatic lesions are present in 15% of cases of abdominal actinomycotic infection, liver involvement in the majority of these cases is attributable to metastatic spread from other evident intraabdominal sites. Hepatic actinomycosis presents most commonly as a single abscess. However, hepatic actinomycosis can closely mimic a malignant tumor on clinical and radiological examination. Such lesions have been termed inflammatory pseudotumors. Tissue specimens for microscopic examination are necessary for diagnosis. We report a rare case of inflammatory pseudotumor of the liver caused by actinomycotic infection
Color Doppler Imaging of Choroidal Circulation in Patients with Asymmetric Age-Related Macular Degeneration
Relationship between ocular perfusion pressure and retrobulbar blood flow in patients with glaucoma with progressive damage
Comparison of Gleason scores from sextant prostate biopsies and radical prostatectomy specimens
Objectives: We compared the Gleason scores obtained from sextant prostate biopsy and radical prostatectomy (RP) specimens in patients with localized prostate cancer. Patients and Methods: Sixty-one patients having a clinical diagnosis of localized prostate cancer underwent needle biopsy under transrectal ultrasonography (TRUS) and RP. Grading and staging were assigned based on Gleason scores and the TNM system, respectively. Results: Mean patient age was 65.5 ± 13.43 years and mean PSA level was 14.69 ± 3.95. Mean Gleason score for prostate biopsy and RP specimen were 5.85 ± 0.7 and 6.34 ± 1.44, respectively. With respect to clinical stage, there were 20 patients in stage 1 and 41 patients in stage 2 prostate cancer. Comparing the Gleason scores, the biopsy score was lower in 26 (42.26%) and higher than RP specimens in 7 (11.84%) cases, and there was agreement between the biopsy and RP specimens in 28 (45.9%) patients. The difference between the two Gleason scores was ± 1 for 18 patients (29.5%) and ± 2 or more for 17 patients (27.86%). Conclusion: In our study, high Gleason score biopsies with elevated PSA level (>10 ng/ml) were risk factors for extraprostatic extension, and we demonstrated that Gleason scores were significantly correlated with seminal vesicle and lymph node invasion (p < 0.05). The Gleason scores of biopsy and RP specimens agreed with 45.9% of TRUS-guided sextant prostate biopsies, and this ratio was 91.1% in moderately differentiated tumors. Copyright © 2001 S. Karger AG, Basel
Midgut volvulus: Value of multidetector computed tomography in diagnosis
Midgut voluulus is a rare complication of intestinal malrotation in adults. We present a case of intestinal malrotation with surgically proven midgut volvulus. Multidetector computed tomography with postprocessing of imaging data using three-dimensional reconstruction techniques provided better demonstration of the abdomen than other imaging modalities. To our knowledge, this is the first presentation of midgut voluulus on multidetector computed tomography in adults. The literature on midgut volvulus is also reviewed and imaging findings of this disease are discussed
